Cumhuriyetle birlikte parası olan herkes, hiçbir eğitim almadan alışverişe atıldı. Neymiş? Alışveriş iyi bir kazanç kapısıdır.
Oysa helal-harama kim bakar? Müşteri yakalandı mı soyup soğana çevriliyor.
Türkiye’de esnaflık eğitim, birikim işidir. Her parası olan esnaflık yapamaz. Her şeyden önce bu, beceri, anlayış işidir. Bir kez tuttuğunu kaz gibi yonunca o müşteri ikinci bir kez senin yanına uğramaz. Deli değil.
Esnaflık hoşgörü, dürüstlük ister. Bu iş biraz da karşısındakine güven vermekten geçer.
Yüzü asık, kaşları çatık, sinirli, saldırgan kişiden esnaf olmaz. Olsa bile iki adım ileri gitmez. Yanına kimse uğramayınca ödemelerini düzenli yapamaz. Dolayısıyla batkın bayrağını kısa sürede çeker. ‘Tadilat dolayısıyla kapatıyoruz’ yazısı asılır.
İçeri giren müşteri güler yüzle karşılanmalıdır. Müşteri  sorar almaz. Ederi ya gözüne çok gelmiştir ya da malı raftan indirtmiş, beğenmemiştir. Bunların tümü esnaf açısından karamsarlığa düşmeden iyimser karşılanmalıdır.
Kunduracılarda esnafa,  ‘İyi çorabınız var mı?’diye sordum. ‘Var’ dedi. Bana bir çift naylon çorap çıkardı. ‘Bunu bana bedava versen almam’ dedim. ‘Ben de giyiyorum’. ‘Ayağını çıkar bakayım.’ ‘Eskiden giyerdim’ dedi.
Bir eczaneden göz damlası aldım. Parasını verdim. Üç gün sonra aynı eczaneden başka bir göz damlası daha aldım. ‘İkisinin kesiğini yan yana yapıştır damgala reçete yazdıracağım’ dedim.
Eczane görevlisi bilgisayara girdi. ‘Burada parası ödenmemiş görülüyor. Bunu başka yerden almış olabilirsiniz.’ Şaşırıp kaldım. ‘Ben yalan mı söylüyorum?’ ‘Ağabey, yalan söylüyorsunuz demedim.’     ‘Ne var ki beni zan altında bırakıyorsunuz. Bu esnaflığa yakışmadı.’
Birkaç gün sonra benden özür diledi. ‘Bilgisayarda çıktı’ dedi. Ne ki özrü kabahatinden büyüktür. Vur, öldür ondan sonra da onarmaya çalış. Bu, olacak iş midir?
Paça içmek için bir aşevine girdim. İşyeri sahibi çocuğa buyruk verdi. Çocuk üst kattan alıp önüme getirdi. Paçayı içmeye başladım. Kaşığa bir parça et gelmedi. İlgiliye ‘Kaşığa bir parça et gelmedi.’ İşte çocuk da tanıktır. ‘Parasını tam alırım’ dedi. Parasını verdim, daha uğramadım.
Pekiyi, kıyma 2 saatin içinde kuruyarak bu denli azalır mı? Hiç sanmam.
İki kişiyiz. Karnımızı doyurmak için bir kasaba giriyoruz. Köfteleri söyledik. Kasap, tabağın darasını almadan köfteleri tarttı. O sırada dışarıda birisini gördü. İşinin başına döndü. Köfteleri koyduğun tabağın darasını almadın. ‘Unuttum’ dedi.  Öbürlere üç tane daha ekledi. Biz görmesek ne anlayacaktık?
Bu yaşadıklarım esnafa karşı bir güvensizlik oluşturdu. Alışverişe giderken biliyorum ki bir çapanoğluyla karşılaşacağım. Onun için de alışveriş yapmaktan tiksinti duyuyorum. Yanılıyor muyum?
Burada söylediklerim geneli içermez. Elbette iyi esnaflar da vardır. Biz bunları ayrı tutuyoruz.