Trabzonlu Ali Şükrü Bey II. Meşrutiyet döneminden itibaren Donanma Cemiyeti vasıtasıyla önemli hizmetlerde bulunmuş bir asker, neşriyat alanında faaliyet yürütmüş bir yazar ve gazeteci, Osmanlı’nın son kez toplanan Mebusan Meclisi’nde ve Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon milletvekilliği yapmış bir siyasetçidir. BMM çatısı altında hükûmeti temsil eden Birinci Gruba karşılık İkinci Grup’ta yer alan Ali Şükrü Bey muhalefetin yayın organı olarak Tan gazetesini çıkarmıştır. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminin fikir ayrılığı bağlamında muhalif kanadında yer almışsa da nihayetinde 39 yıl süren ömrünü vatanı ve milleti için harcamıştır.
27 Mart 1923’te siyasî cinayete kurban gitmesinin akabinde başlayan ve bugüne dek gelen süreçte Ali Şükrü Bey tarihî kimliğinden ziyade siyasî simge olarak gündemde tutulmuştur. Öyle ki Ali Şükrü Bey’in tarihe mâl olmuş faaliyetleri unutulmuş, bunun yerine yalnızca öldürülmesi olayı üzerinden değerlendirilen siyasî/ideolojik bir kimlik hâline gelmiştir. Ali Şükrü Bey’in siyasî simgeye dönüştürülmesi dört grup tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunlar BMM’deki İkinci Grup, Trabzon’daki İttihâdcılar, Siyasî İslâmcılar ve Kemâlistlerdir.
Ali Şükrü Bey’in resmî kanıtlar çerçevesinde Topal Osman Ağa tarafından öldürüldüğüne hükmedilmesiyle Birinci Grup bunun şahsî bir olay olduğunu söylemiş İkinci Grup ise siyasî cinayet olduğunu savunmuş ve asıl faillerin bulunmasını istemiştir. Meclis’te sert tartışmalar yaşanmıştır. Birinci ve İkinci Grup arasında Ali Şükrü Bey siyasî argüman olarak bir müddet daha gündemde kalmıştır. Ancak birkaç ay sonra yenilenen seçimlerle Meclis’teki İkinci Grup sona erdirilmiştir.
Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinin Trabzon’daki yankıları da tıpkı BMM’deki gibi şiddetli olmuştur. Trabzon’da Enver Paşa yanlısı İttihâdcılar güçlü bir konumdaydı. Meclis’teki en büyük destekçileri Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden sonra Trabzon’daki İttihâdcılar bu olayı günlerce gündemde tutmuştur. Yayın organları İstikbâl gazetesinde Birinci Grup aleyhinde ağır yorumlarda bulunmuşlardır. Trabzon’un Ankara’ya muhalefetinde Ali Şükrü Bey ismi simge olarak kullanılmıştır. Trabzon halkı Ali Şükrü Bey’in öldürülmesini siyasî bir olay olarak kabul etmiş ve şehirdeki muhalif İttihâdcıların da etkisiyle Ankara’ya karşı olumsuz bir tutum içerisine girmiştir. Ali Şükrü Bey’in 10 Nisan 1923’teki cenaze merasimi bu muhalifliğin adeta gövde gösterisi olmuştur. Ankara hükûmetiyse Trabzon’da büyüyen muhalefeti sindirmek için çok geçmeden girişimlere başlamıştır. Yapılacak yeni mebus seçiminde Trabzonlu İttihâdcıların propagandalarını önlemek amacıyla birçok tedbir alınmış ve bunda da başarı sağlanmıştır. Trabzon’daki muhalefet ortadan kaldırılmıştır. Bu şekilde İkinci Grup’un ve Trabzon’daki İttihâdcıların Ali Şükrü Bey simgesi üzerinden yaptıkları muhalefet kısa sürmüştür. İkinci Meclis’te ciddi bir muhalefet unsurunun yer almaması ve akabinde Cumhuriyet’in ilânıyla başlayan Tek Parti Dönemi’nde uygun zemin oluşamadığından Ali Şükrü Bey adı gündemden düşmüştür.
Ali Şükrü Bey’in günümüze dek gelen akıbetini sonradan Siyasî İslâmcılar ve Kemâlistler belirlemiştir. Ali Şükrü Bey’in gerek İslâmî kimliği gerekse BMM’de hilâfeti savunması onu Siyasî İslâmcıların gözünde önemli bir yere getirmiştir İslâmcı yazarlar Ali Şükrü Bey hakkında yaptıkları konuşmalarda ve yazdıkları eserlerde onu büyük oranda öldürülme vakasıyla ele almışlar ve bunun üzerinden bir değerlendirmeye gitmişlerdir. Bu vaka 39 yıllık hayatının tamamının önüne geçirilmiştir. Karşıt bakış açısıyla Kemâlistler için de Ali Şükrü Bey siyasî bir simge ancak Siyasî İslâmcılardan farklı olarak olumsuz bir temsiliyet barındırmıştır. Bu kesime göre Ali Şükrü Bey resmî ideolojiyle bağdaşmayan ve Cumhuriyet ile başlayan yeni süreçte yeri olmayan bir profildir. Kemâlist tarihçiler ve yazarlar da tıpkı İslâmcılar gibi Ali Şükrü Bey’i yalnızca öldürülme meselesiyle ele almışlardır.
Yapılan karşılıklı propagandalarla Ali Şükrü Bey’in siyasî simge değeri artarken tarihî şahsiyeti göz ardı edilmiş ve ideolojik temelli kimliklere büründürülmüştür. Bu ise onu yalnızca belli çevrelerin sahip çıktığı veya kötülediği şeklinde toplumsal anlayışa sürüklemiştir. Oysa Ali Şükrü Bey’i farklı ideolojik bakışlar ekseninde yargılamak yerine tarihî veriler ışığında değerlendirmek gerekmektedir. Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi ve bunun ideolojik yorumları onun yaptığı hizmetleri gölgelememelidir. Ali Şükrü Bey’in değeri onun öldürülmesi vakasında değil, o zamana dek yaptığı hizmetlerinde aranmalıdır.