Acısıyla tatlısıyla ligi tamamladık.
Sezona şampiyonluk iddiasıyla başlamadıysak da maraton içerisindeki doğru adımlar, bireysel çıkışlar ve İstanbul büyüklerinin kötü oluşunun da etkisiyle yarışta kaldık.
Belki sezon sonu özlenen, beklenen, en çok da istenen başarı gelmedi ama Trabzonspor 2010-2011 yılı şampiyonluğundan sonraki yaşadığı çöküşe bu sezonki grafiğiyle son verdi.
Kaçan şampiyonluk çok büyük ancak tazelenmiş umutlarımız var.
Maddi olarak rahatlığa kavuşan, kadro olarak da iyi bir iskelete sahip olan Trabzonspor’un önü açık. Tabi 2010-2011 yılından sonra düştüğümüz hatalara düşmezsek.
Ligin son maçında, özellikle taraftar bazında ikili ilişkilerimizin ön planda olduğu Kayserispor deplasmanında önemli bir galibiyet elde ettik.
Maç öncesinde Kayserispor’un küme potasında olması Trabzonsporlu severleri üzüyordu ancak Bordo-Mavililer’in de arakasında Sivasspor tehlikesi vardı.
Her ne kadar CAS’da davamız olsa da Bordo-Mavililerin işi şansı bırakamadan maçı mutlaka kazanması gerekiyordu. Kaçan şampiyonluk, devre arasında hoca değişikliği son iki hafta kazanamama fobisinin ardından bu maça motive olmak pek de kolay değildi Trabzonspor için.
Maç içerisinde motivasyon kaybı gördüysek de Trabzonspor, bu zorlu karşılaşmayı kazanmasını bildi ve ligi Şampiyonlar Ligi potasında kapatmayı başardı.
Kaldı ki bu galibiyet hafta içerisinde oynayacağımız; sezonun telafisi olacak Kupa maçı öncesinde büyük önem arz ediyordu.
Kayserispor karşısında sezondan farklı futbol oynamadık. Takım olgusundan uzak, bütünlüğü olmayan, bireysel yeteneklerle sonuca giden bir Trabzonspor vardı sahada.
Şimdi önümüzde çok daha ciddi bir karşılaşma var.
Elbette oyuncular hiç yoktansa Ziraat Türkiye Kupası’nı alıp taraftarının yüreğine su serpmek istiyor. Ancak bu oyunla Trabzonspor’un işi pek kolay olmasa da şunu gördük ki sahadaki oyuncuların da bir çoğunun aklında Kupa maçı vardı.
Dünkü maçtaki görüntü Kupa için umut vermediyse de şunu da biliyoruz ki kupa maçının motivasyonu da mücadelesi de böyle olmayacaktır.