Demokrasiyi tümüyle özümseyememiş olmanın sıkıntılarını yaşayan bir toplum olduk, çıktık. Böyle de devam edeceğe benziyor maalesef...
Önce, birey olarak demokrasiyi işimize geldiği yerde övüp göklere çıkartıyor; sonra da, böyle bir söylemde bulunmamış gibi, tamamen tersi bir tutumla toplum önünde boy gösterip caka satmayı hüner sayıyoruz kendimize.
Kişioğlu çok tuhaf bu açıdan...
Hazır, pişmiş ekmeği herkesten önce yiyip tüketmek istiyoruz, kendimiz hiç ekmek üretmeyi/ hazırlamayı istemiyor/özlemiyoruz.
Hep hazırcılığa, hazıra konmaya bayılan bir alışkanlığımız var ortada...
Bu alışkanlık sürüp gidiyor.
Bu nedenle demokrasi algımız/anlayışımız, 1946 modelliğini hala koruyor.
"Böyle gelmiş, böyle gider" anlayışı egemen bu toplum olduk bu yüzden.
Bu durumdan yakınan/şikayet eden de pek yok.
Demokrasi adına önüne ne geliyorsa onunla yetiniyor, bitince aynı şeylerin beklentisine kendini kaptıran bir çoğunluk var ortada.
***
Birey olarak kendi kimliğimizi tanımamış olmakla; başkalarının söylemlerinin borazanlığını soyunan; tıpkı papağanların konumundan farkı olmayan hazırcı, tekrarcı bir dünya yarattık kendimize.
Beyni olan, özgün/özgür fikri/düşüncesi olmayan bir çoğunluk...
Demokrasinin varlığı; özgür tartışma ortamında iyi ve kötünün farkına/ayırdına bireylerin kendi beyinsel algı gücüyle karar vermeleriyle başlar.
Gerçek demokrasinin egemen olduğu toplumlarda, -bizde olduğu gibi- yasalar iktidarların ikide-bir -keyfi demokrasi- anlayışıyla değişmez/değiştirilmez.
Taşlar yerine oturmuşken, bireyler hak ve sorumluluklarının bilincinde toplumsal yaşama uyum halindeyken, neden huzursuzluğu çağrıştıran eylem ve söylemler olsun ki...
Dikkatiniz bir noktaya çekmek isterim. 1946 yılından bugüne geçen süreçte, iktidarı paylaşanların "daha çok demokrasi" söylem ve iddialarıyla yapılan yasa değişikliklerinde hep tornistan üzerine tornistan düşüncesiyle yap-boz politikalarıyla zaman öldürülerek bugünlere gelmedik mi?
Oysa; demokrasinin evrensel varlığındaki öncelikli koşullar; düşünce/söz/yazı özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, öğrenme, okuma, gezme vb. özgürlükleri her iktidarın kendi görüşü/anlayışı ölçüsünde metreye vurur gibi sınırlandırması, kullandırmaya kalkması çağ dışı bir tutum olarak sırıtıyor dünyamızda.
Fark şuradan doğuyor: Her alanda kalkınmasını tamamlamış toplumların demokrasi sorunu yaşamaz oluşlarının nedeni; bireylerinin kültür/sanat ve bilimle donanmış olmalarından kaynaklanıyor elbet.