Kurumuş, yapraksız hali. Yalınkılıç bir yalnızlık üşütür benliğini.
Kıştır mevsim, ağaç kurumuştur.
Suyu çekilmiştir damarlarının. Suskun halidir bu.
Ne zaman ki bahar gelir damarlarına can yürür.
Dallarını yeşil yapraklar, ardı sıra çiçekler bürür, şenlik halidir o vakit.
Mevsim bahardır, ağacımın yeşerecek, serpilip büyüyecek, yeni sürgünler verecek çok vakti vardır.
Kışın o beyaz soğuk sessizliği içinde kuytusunda uyutup, gelecek zamanlar için büyüttüğü can suyu yol alır dal uçlarına.
Çünkü mevsim bahardır.
Bir genç kız teninin berraklığı, şeffaflığı ince bir tül gibi bürür gövdesini, dallarını. Ondan hatırlanmış rayihalar gelir rüzgârın kanatlarıyla genzinize.
Dallarında çiçekler açar, kuşlar uçar.
Hayat iksiri, büyülü ama sakin bir ezgiyle çınlar hücrelerinde. Dalları altında soluklanan yolcuya gölge, mevsimi gelince göç edecek kuş sürülerine yuva olur.
Mevsim bahardır, ağaçta böyle bir hal vardır.
Ve yaz gelir baharın peşi sıra. Meyveye durur patlak verip çiçeğe bürünen dal uçları.
İçin için özünden damıttığı lezzetleri büyütür.
Yazın kızgın güneşinde ballandırır, toprağın bağrından süzdüğü nimeti.
Vakit ilerleyip toprağın bağrından süzüp gövdesinde harmanladığı özü meyve meyve büyütünce yaz meltemleriyle sarhoş olmuş mağrur başı eğilir, uzanır yere dalları. Mevsim kimi yaz ortası kimi sonbahardır.
Meyve yüklüdür artık. Artık onca zaman, o görünen sükunet içinde, içinde sessiz çığlıklarla hırpalana hırpalana damıtılan öz meyve olmuştur. Çiçekleri ala mora sarıya boyanan tatlı, ekşi mayhoş tatlar bulmuştur. Ortaya sunmuştur ne varsa özünde.
Meyvesiyle göze görünmüş, bir surete bürünmüştür ağacın özü. Ve budur nihayet son sözü. Ağacımın meyveli hali.
Sabır, sadakat ve hikmetle geçmiş zamanların izlerini taşır. İnsanoğluna cömertçe sunar eserini. Zerre miktarınca nüveden büyüttüğü meyveleriyle mağrurdur gövdesi. Ağacın bereket hali.
Mevsim rüzgarları eser çok geçmeden. Devran dönmüştür. Bir bir dökülür çocuk cıvıltıları eşliğinde rüzgarda dans eden yapraklar, dalları kurur. Vakit, geçmiş zamanları yad etme vaktidir. Gövdesi solar, şeffaf tül gibi büründüğü ahengi uçar, uzak yazlarda kalır her bir rengi. Hoyrat rüzgarlar estikçe damarından suyu çekilir. Mevsimin kışa döndüğü vakitlerde boynunu büker yetimler gibi. Yollardan gölgesinde soluklanacak kervanlar geçmez, kuşlar uçmaz olmuştur. Göç vakti de geçmiştir. Ağacın hüzün hali. Artık geçmiş zamanların hülyalarıyla geçireceği bir kış durur önünde.