Ne tarafa baksak ayrı bir acı ayrı bir dram..
Felakette hayatını kaybedenleri son yolcuklarına uğurladık..
Çamurun içinden çıkaramadık onları ne yazık ki.
Ne yazsak boş!
Ne yaşanan acıyı tarif edebiliriz, ne de gidenleri geri getirebiliriz..
Allah’tan rahmet dileyip dua etmekten başka çaremiz yok
Başka çaremiz olsaydı doğaya karşı bu kadar öfke kusmaz, doğa ile barışık yaşamayı öğrenir ve içselleştirirdik..
Ama ne yazık ki bunu becerecek kadar insan olmayı henüz başaramadık.
Kimse alınmasın, gücenmesin, kızmasın..
İşin gerçeğini söylüyorum..
Dere yatakları beton dolu..
Binlerce ağaç kestik hala kesmeye devam ediyoruz..
TOKİ bile konutlarını dere yatakları üzerinde yapıyor!
Arka arkaya sıralanan HES’ler yüzünden dereler doluyor, suyun akış hızı yükseliyor!
Onca uyarı ve tepkiler ise her zaman boşa çıkıyor..
Kim yüreği ile çevreye sahip çıksa hemen fişleniyor, adeta terörist muamelesi görüyor..
Oysa aklı başında herkesin geleceğimiz olan doğaya sahip çıkma zorunluluğu var..
Çocuklarımızın daha yaşanabilir ve daha sağlıklı bir ülkede yaşaması için!
Unutmayalım ki Hopa’da 5 yaşında sel sularına kapılan Taha Su’nun iki eli yakamızda olacak
Benimde aynı yaşta oğlu var..
Üstelik onun da adı Taha!
Artık ona her baktığımda Taha Su aklıma gelecek!
Affet bizi Taha..
Seni sel sularından alamadık yavrum..
Doğayı talan ederek seni yaşamdan kopardığımız için affet bizi!
Allah anne ve babana sabır versin!
Değerli okurlarım artık bu işin şakasının olmadığını hepimizin kabul etmesi gerek..
Bakın Doğu ve Orta Karadeniz’de 1929’dan bugüne kadar meydana gelen sel felaketlerinde 655 vatandaşımızı kaybettik..
Hala 20 kişi kayıp!
Of Bölümlü’de 146 kişi hayatını kaybetmişti..
Artık hepimizin aklını başına alması gerek..
Bu ülkenin vicdan ve cüzdan arasında tercihini yapmış mimar ve mühendislerine kulak verelim..
Bilim ne diyor, ne öneriyor bu nokta-i nazardan meselelere bakalım..
Şayet bugünkü bakışaçımızda direnirsek, bu felakete rağmen gerçeği tariflendirmede inat edersek bu acıların süreceğini söylemek kehanet olmaz..
Evet doganın insana sunduğu nimetler kadar külfet de yüklediğini biliyoruz. Bu nimetleri doğadan alırken bilimin yol göstericiliğiyle hareket etmemiz elzemdir..
Kişisel çıkarlara kapı aralayarak kimseyi felaketin kucağına itemeyiz.
Rant uğruna insan hayatını gasp etmenin doğa ile savaş ilan etmenin bedelini daha çok ağır öderiz..