ADALETTE HUKUK ARAMAK 

Toplumumuzda alışılagelmiş bir tabir vardır, dayısı olanın arkası sağlamdır, bu söylem yaşantımızın her aşamasında karşımıza çıkar, karşılığı olsun veya olmasın bu yakıştırmalar her alanda ve uygulaması müsait her platformda bizlerle olur.
Yanlış bir tabir, olmaması gereken bu yaklaşımlar maalesef oluşturmaya çalıştığımız toplumumuzda daima yer bulmaktadır.
Batı toplumlarında bu benzetmelerin hiç birisiyle karşılaşma ihtimali olmadığından bizim ülkemizde bu tür tabirler gerçeğe dönse veya dönmese dahi alışkanlıklar bir türlü geri plana itilememektedir.
Bugün, mensubu olmaktan onur duyduğumuz Türk milletinin geleceğine ipotek koyan bu tabirler, siyasette ve hukukta şekil bulurken, bugünün birde yarını olacağını hiç düşünmemişizdir, adaletin içinde hukuk aramak.
Hemen hemen her alanda ve birçok kesimde olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin üst düzeyinde olan siyasilerin bile sık söylediği bir söz var, diğerleri gibi, “Adalete güven kalmadı veya adalet rota şaşırmış.”
Daha birçok adaletin eleştirildiği sözlerin arkasında, kendi hakkının iadesi olduğu zaman, adalette bazen işini yapanlarda oluyor diye iade-i serzenişte bulunuluyor.
Her ikisi de yanlış olan bu uygulama ve söylemin aslında kendi adaletinde hukuk aramaktan başka bir anlamı yoktur.
Bugün hepimizin güven ve teslimiyette daima sahiplenmemiz gereken adalet mekanizması, kendi iş güvenliğini yok saydığı zaman ikinci bir güç devreye giriyor, bu da kendi haklılığını ispat için basın yoluyla hakkını aramak oluyor, yani adalette olan güven boşluğunun yerine başka bir güç aramak ihtiyacı duyuluyor, bazen de neticenin adalet içinde bulunamaması durumunda kişinin kendi iç psikolojisinde oluşturduğu kendi adaletine sığınmak, bu da istenmeyen sonuçların doğmasına sebebiyet vermektedir.
Bunun için yaşadığımız toplumda her bireyin yaşam alanı içerisinde oluşabilecek bir olayın net ve ihtimal bırakmadan çözümü sağlaması gereken adaletin sorumluları, “savcı ve hakimlerdir.”
Bu meslek mensupları, karşılığı tereddüt olan bir sorunun karşılığını kendi sorunu olarak bilmeli ve bu hissiyat ve hassasiyete sahip olmalıdırlar, yani bir anlamda hukukta boşluk bırakmamak lazım, şayet aksi olursa, bu güven bunalımı yapar.