Enflasyon deyince akla günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır. Ancak mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir.

Enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Diğer bir deyişle, sadece bazı malların fiyatlarının sürekli artması ya da tüm malların fiyatlarının bir sefer artması enflasyon değildir. Enflasyonun düşmesi, fiyatların daha az artması, insanların alım güçlerinin daha az azalması ve neticesinde istikrar ve refah demektir.

TÜİK, nisan ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre enflasyon, nisan ayında da yükselmeye devam etti. Geride bıraktığımız ayda mal ve hizmet fiyatları ortalama %3,18 oranında artarken yıllık enflasyon da %69,80’e ulaştı. Yılın ilk dört ayında ise fiyatlar ortalama %18,72 oranında yükselmiş oldu. Ocak ayında memur maaşlarına yapılan %15’lik artış bu ay itibarı ile tamamen eridi ve kamu çalışanlarının alım gücü, geçtiğimiz yılın aralık ayına oranla %3,72 düşmüş oldu. Memur ve emekliler temmuz ayında alacakları ikinci yarıyıl zammına kadar 2 ay daha beklemek durumunda kalacaklardır. Mayıs ve haziran aylarında gerçekleşecek enflasyon, kamu çalışanlarının maaşlarındaki erimenin boyutlarını daha da artıracaktır.

Kamu çalışanlarının ve emeklilerinin beklentileri karşılık bulmamaktadır. Kamu çalışanları ve emekliler günümüz Türkiye’sinde büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Her dönemde maaşlar erimekte alım gücü düşmekte, yaşamak biraz daha pahalı ve zor hale gelmektedir. Ücret ve vergi politikaları, gelir dağılımının sağlanacağı maaşlardaki erimenin durdurulacağı tek mekanizmadır. Bu mekanizmaların doğru kullanılmaması durumunda dar ve sabit gelirliler üzerindeki ekonomik yük daha da artmaya devam edecektir.

Geçtiğimiz dönemler bizlere gösterdi ki, önemli olan maaşların hangi oranda yükseldiği değil alım gücünün hangi oranda arttığıdır. Alım gücünü artırmanın yolu da mutlaka maaşlara enflasyonun üzerinde bir artış yapılmasından geçmektedir. Alım gücünü koruyacak olan unsur, refah payıdır. Bu nedenle geçtiğimiz dönemlerde uygulanan ancak bu dönem uygulanmayan refah payı ödemesinin kalıcı hale getirilmesi, memur ve emeklilerimiz açısından hayati önem taşımaktadır. Bunun yanında, nimette ve külfette adalet dengesini gözetecek şekilde bir vergi politikası ile çalışanlarımızın gelir düzeyleri yükseltilmelidir. Bugün memurlarımız vergi dilimi nedeniyle sene başında aldıkları maaşı, sene sonunda alamamaktadırlar.

Bir tarafta enflasyon maaşları eritirken diğer tarafta da artan vergi yükü ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu çalışanlarını enflasyona karşı koruyacak tedbirler ve adil bir gelir dağılımı sağlayacak vergi politikaları acilen uygulamaya geçmelidir. Çoğu insanlarımızca gerçekçi bulunmayan TÜİK’in rakamları bile ne kamu çalışanlarının ne de emeklilerimizin çarşı pazarda karşılaştığı bu zamlara dayanacak gücünün kalmadığını göstermektedir.

Bilinmelidir ki; kamu çalışanları ve emeklilerin maaşlarına refah payı eklenmesi, enflasyon farkının ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlarına yansıtılması ve vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi hayatı bir önem taşımaktadır.